Demir atacaksın kör bir kayaya
Ya yosun olacaksın bu hayatta
Ya son olacaksın, yetmişlik, hayta
Çarşaflanacak deniz
Bakacaksın suretine
Köpürecek saçın sakalın
Görünmeyecek suratın
Sen ki Adem’in kaderine
Madik atacaksın
Aşk diyorum mirim, yaramaz sana. Bir bildiğim var tabii. İnsan olduğunu varsayıyorum. İyisiyle, kötüsüyle. Kıskanırsın bir kere. Kafese kitleyesin tutar, şairsin tabii göğüs kafesi anlamak istersin bu dediklerimden. Mühim değil. Yine de anlatacağım, anlayacağını bildiğimden…
Mesela, benliğin kendine yetmez. Kendinden daha iyi kendin olmak istersin. Geçen sene yazdığın yazıları kıskandığın olmadı mı? Hatta öfkelenip kağıda bastıra bastıra yazdığın?
Şu satırlar bile sana ait olmayacakmış gibi geliyor. Çünkü sen, kendi şimdinde mahkum kalacaksın.
Ağlamayalı ne kadar oldu? Unuttun. Varlığına ağlamak kendin olmak demek değil mi? Ankara’da, o tek göz odada ne yaptın yıllarca? Sen bile uzakta kaldın. Özlediğin olmuyor mu hiç beni?
Şimdi İstanbul’da, annenin evinde, yüz yıllar öncesinin güzeli bir şehirde,
‘’ Acaba gözümü ne kadar kısarsam dünü görebilirim?’’ diyorsun. Ayarını tutturamadığın oluyor. Gözlerini yumuyorsun. Sabaha karşı, uyuyakalıyorsun.
Bir tren bileti nelere kadirmiş, anlıyor musun?
Comments